Bilimsel bir araştırmaya göre, evliliğin hem aşırı kilo hem de obezite riskini artıyor. Evlilik, aşırı kilo olma riskini yüzde 6.5, obezite riskini yüzde 2.8 artıyor
İlaç şirketi Abdi İbrahim’in Medikal Direktörlüğü tarafından hazırlanan ve ayda bir yayınlanan, “Bilimsel Gündem” bültenlerinin yeni sayısında tıpta popüler bilim alanında öne çıkan çalışmalar değerlendiriliyor. Çin’de gerçekleştirilen geniş kapsamlı bir araştırmaya göre, evliliğin hem aşırı kilo hem de obezite riskini artırdığı gözlemlendi. 44 bin kişinin katıldığı çalışmada, evlenmenin aşırı kilolu olma riskini yüzde 6.5, obez olma riskini ise yüzde 2.8 oranında artırdığı ortaya kondu.
Çalışmada, evlilik sonrası fiziksel aktivite düzeylerinde belirgin bir düşüş yaşandığı ve bu durumun kilo alımında önemli rol oynadığı belirtildi. Örneğin, evlenen bireylerin haftalık egzersiz süresinde %47 oranında azalma saptandı. Kadınların ev işlerine daha fazla vakit ayırmaya başlaması ise fiziksel aktiviteyi sınırlayan bir başka faktör olarak değerlendirildi. Bu nedenle uzmanlar, evli bireylerin sağlıklı yaşam konusunda daha fazla teşvik edilmesi ve kamu sağlığı politikaları kapsamında spor olanaklarının yaygınlaştırılması gerektiğini vurguluyor.
Bültende yer alan bir diğer önemli bilgi ise yaşlı bireylerin beslenme biçimiyle ilgili. Antioksidan ve antiinflamatuar etkileriyle bilinen flavonoidlerin, kırılganlık, fiziksel işlev kaybı ve kötü ruh sağlığı gibi yaşlanmayla ilişkili temel sorunlara karşı koruyucu etkileri olduğu belirlendi. 60 yaş üstü yaklaşık 86 bin kişinin katıldığı araştırmada; çay, kırmızı şarap, elma, portakal ve yaban mersini gibi flavonoid zengini besinleri düzenli tüketen bireylerde bu risklerin anlamlı düzeyde azaldığı gözlemlendi.
Verilere göre, günlük flavonoid alımının yalnızca bir porsiyon artırılması kırılganlık riskini yüzde 11, fiziksel işlev kaybı riskini yüzde 7 ve depresyon riskini yüzde 8 oranında azaltabiliyor. Örneğin, günde bir porsiyon elma tüketimi ruhsal sorun riskini yüzde 10 azaltırken, haftada üç porsiyon yaban mersini tüketimi kırılganlık riskini yüzde 11 oranında düşürüyor.
Uyku düzeni ve kalitesinin sağlıklı bir yaşam üzerindeki etkilerini ele alan araştırmada ise uyku sırasında elde edilen verilerin 16 farklı fizyolojik sistemle ilişkisi incelendi. 6 bin bireyden ve 16 bin gecelik ölçümden elde edilen sonuçlara göre, uyku karakteristikleri özellikle insülin direnci, kan lipitleri ve kardiyovasküler sağlık göstergeleriyle yakından ilişkili.
Araştırma ayrıca, uyku sırasında yaşanan bozuklukların bağırsak mikrobiyotası ile de bağlantılı olabileceğini ortaya koydu. Kadın katılımcılarda özellikle diyet, obstrüktif uyku apnesi ve gündüz uykululuğu gibi belirtilerle daha sık ilişkilendirilen uyku problemlerinin, bireyin yaşam tarzına doğrudan bağlı olduğu vurgulandı. Bu bulgular, sağlıklı bir yaşam için kaliteli uykunun vazgeçilmez olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
